yalnızlığın ne olduğuna dair yapılmış onca tanım arasından hangisini kendinize uygun görürsünüz bilmiyorum. ama bence her zaman için en iyi tanımın, hele ki tanımlanacak bir his olduğunda, kişisel deneyimden geçtiğini inanıyorum.
yalnızlık korkutucu şey.
yalnızlık yakınlarınızda, ulaşılabilir yerlerde birilerinin olması ya da olmaması ile alakalı değildir. hatta kalabalıklar içindeyken daha da can yaktığı söylenebilir. acının içine işlemesi, kemikleri sızlatması için gayet iyi bildiğin bir yerde olması gerekir. öyle ki sokaklarını, çıkmazlarını, güzelliklerini bildiğin, sağda solda anılarını barındıran yerlerde daha çok koyar yalnızlık. yabancı memlekette zaten yalnızsın. o yüzden hissetmezsin orada yalnızlığı. zaten ondan kolay değil midir yabancı diyarlarda daha kolay arkadaşlık kurmak, daha çabuk sevmek birilerini?
yalnızlık meteliksizken değil, aksine cebinde para varken olur. hatta cebinde paran varken katran kıvamında olur. yapışır üstüne, akıp gitmez öyle kolayca. bu sayede anlarsın cebindeki paranın değerinin aslında ne kadar değersiz olduğunu.
iliklerine kadar hissetmedikçe anlamaz insan yalnızlığın ne olduğunu. ağlamak istersin, yapamazsın. göz yaşlarının da seni terk etmesini istemezsin. ağzından değil bir kelime, bir ses, bir fısıltı çıkmaz. hiç olmasa kelimelerinin seninle kalmasını istersin. hatta elinden gelse, nefes alıp vermek bile istemezsin. sırf bir şeyler daha seni bırakmasın diye.
çevrendeki seslerden, ışıklardan, etraftaki diğer insanlarda, kendinden hatta dünyanın kendisinden ürker hale gelirsin. insanın kendi kendisinden korkması ne tuhaf şeymiş. sokak kedilerini anlarsın. sokağı anlarsın. belki de kendini anlarsın bu sayede. korkmamayı öğrenirsin.
yalnızlık korkutucu şey.
kağıda karalananlar
Nisan 2013