Özellikle kadın ve küfürden rahatsız olacağını düşünecek erkek okuyucular için baştan belirtmemde fayda var ki yazının geri kalanında bolca küfür var. O denli ki, okuyan cinselliğinden soğuyabilir, kadınlar babalarından, sevgililerinden ve erkek olan ama sevgilileri olmayan erkek arkadaşlarından(arkadaş erkek arkadaş tamlaması neden her seferinde açıklama yaptırmak zorunda?!) tiksinmeye yol açabilir, sonradan vay ben okumadım, vay ben bilmiyordum demeyin.
Acemi birliğine adım atılan o ilk saatlerde, henüz sivilden çıkamamış, asker olamamış yani araftayken; ortama entelektüel bir hava hakim olur. "Abi nereye düştüm ben" sosuna yatırılmış bu hava, koğuşa adım atar atmaz yerini "Abi geçer mi bu askerlik" cümlesine bırakır ki, yazımızın konusu o cümle başlarındaki "Abi"nin dönüşümü hakkındadır.
Sivil hayatta küfür etmeyen, az eden ya da olur olmaz her şeye küfreden bir yığın adamın askerdeki en ortak noktaları, hepsinin bir süre sonra her şeyi küfredek tanımlayacak hale gelecek olmasıdır. İlk zamanlarda en elit, en seviyeli takılanların bir süre sonra hemen her şeyin bir yerlerine "koyacak" hale gelmeleri seyir zevki yüksek bir eğlencedir.
Askeri birliklerde takdir edersiniz ki en az ulaşılabilen şey dişi varlıklardır. Askerde sizi sivri sinek bile sokmaz, çünkü o da bir dişidir ve testosteronda boğulmamak için birliğin kıyısından geçmeye cesaret edemez(kabul biraz abartmış olabilirim.). Haliyle bu dişi kıtlığında, kalori anlamında düzgün beslenen(yemeklerin kötü olduğunu hepimiz biliyoruz), düzenli spor yapan, hayatlarının cinsel güç anlamında tavan noktasında bulunan yani her anlamda "taşı delebilecek" kapasitedeki bu kadar erkek için "a."(kusura bakmayın bir yerden başlamak lazımdı) en bulunmaz, en kıymetli, en müstesna varlık haline gelebiliyor.
İlk zamanlar "a.k." daha çok sinirlenilen kişilere karşı olan öfkenin dışavurumunu temsil eder. Bu noktada küfür, gündelik yaşamın bir paçası değil, hayata lezzet katan ufak zevkler kategorisindedir. TSK'nın daha önce de belirttiğim gibi her anlamda "taşı delebilecek" bu gücü durdurmak için yegane silahı olan şapın er vücüdundaki oranı arttıkça, vücudun şu an dile getirilmeyen, ama okuyan herkesçe anlaşılan bu uzvu üre yoğun sarı renk atıklar atmaktan başka bir işe yaramaz hale gelir. Bu durum kişilerin küfretme iştahını pekiştirir ve hemen herkesin bir yerlere, bir şeyler "koyma" yoluyla kaynaşma hissinde tarifi mümkün olmayasıca bir coşma sağlar. Ağızlara gittikçe pelesenk olan "a.k.", komünal yaşam ortamında herkes arasında gittikçe yaygınlaşır.
Bu noktadan sonra "a.k." öfke dışavurumu özelliğini yavaş yavaş yitirir. Artık kendisi sadece öfkeyi değil, hemen her durumun ifadesi için de kullanılabilir hale gelir. Örneğin, "Bu ne sıcak a.k.!". Artık küfür, düzenli yapılan bir alışkanlık kategorisindedir. Henüz icra edilen koyma eylemine nesne ya da öznenin kendisi ciddi bir miktar tutmaz. Bir konuşma içinde 2-3 kere ifade edildiğinden, etraftaki yıllanmış küfürbazlarca ilk kez "milli" olmuş gencin skor sevinci gibi görülür. "a.k." asker yaşamının ayrılmaz bir parçası haline gelmemiş olsa da, tehlike artık hiç olmadığı kadar yakındır.
"a.k."nin asker hayatındaki dönüm noktası, ifade ederken farkındalığın ortadan kaybolmasıyla başlar. Bundan önceki fazı kendi kendinize farkedebilirken, bu fazda işler rayından çıkar. Artık neyi nereye koyduğunuzun farkına varamayacak hale gelirsiniz. Cümleye başlarken, ortasında, sonunda artık cümlenin gelişi ya da gidişinde nereye uygunsa, orada bir koyma eylemi icra edip cümleye öyle devam edersiniz. Dilbilgisi kurallarına göre cümlede her daim bir yüklem, bir de özne bulunur. Ama artık sizin için ikinci bir eylem daha bulunur. Artık küfür hayatınızın(en azından askerlik yaşantınızın) ayrılmaz bir parçası haline gelir ki, "koyma" eylemi, sizin eyleminizmiş gibi düşünmek olasıdır.
Hayatın içinden, rutin bir olay haline dönüştükten sonra hadise bir klasik olarak yarışa döner. Farkında olmadan yapılan bir yarışa. Artık çevrenizdeki herkes, hemen her durumu olabildiğince çok "a.k." icra ederek anlatmaya başlar. Olay öyle bir noktaya varır ki, hiçbir muhabbet bu ikili olmadan yürüyemez hale gelir. Ara sıra beyniniz gerçek hayatla, yani "siville" bağlantı kurunca, "bir şeyi bu kadar çok koymaya bir insan ömrü yeter mi acaba?" gibisinden saçma soruları kendinize sorarkan bulmanız olasıdır(Evet askerde saçma sapan şeyler düşünmek için yeterince zaman var, zaten yazının başlığı da böyle bir düşünme sonrası peyda oldu).
Bu fenomenin burada bittiğini sananlar için kötü haber, henüz bitmedi. Biliyorum hayattan soğudunuz, ama cidden burada bitmiyor ne yazık ki.Son safhada benim adına türev küfür dediğim, küfürden küfür devşirmek yoluyla oluşan üst düzey küfretme aşamasına geçiş başlar. Bu aşamaya geçmek için minimum 250 günlük asker olmak gerektiğinden, kısa dönemlerden bu tarz yaratıcı kişiler çıkmaz. Aslında mesele yokluktan kaynaklanır. Nasıl ki en güzel aşk şarkıları, şiirleri ortada bir sevgili olmaması durumundan çıkıyorsa, bunda da benzer bir durum söz konusu olur.
Türev küfürün derinliği, etkisi tamamen yaratıcısına bağlıdır. Ben basitten ağıra iki tane örnekle durumu anlatmaya çalışacağım. Artık kim ne kadar anlarsa.(Niye anlar orası da ayrı mesele tabi)
Örnek 1:
"Ya......ın kurma kolu!"
Şair burada, karşısındaki bireyi kendisiyle bir potada eritmiş ve kendisine "sen aslında benim sağ elimden başkası değilsin, neden kendini ayrı bir birey olarak görme cürretini gösteriyorsun ki" şeklindeki serzenişini daha yalın bir ifade ile dile getirmiştir.
Örnek 2:
"Aınmıı skiimitğin yraağrı"
Yapılan bir araştırmaya göre, insan beyni kelimelerin ilk ve son harfi doğru olduğu sürece aradaki harf dizilimi hatalı olsa da kelimeleri sorunsuz okuyabiliyormuş. Bu vesile ile deneyin doğrulamasını da yapmış oluruz. Okuyamıyorsanız da yormayın kendinizi.
Şimdi burada hermafrodit bir arkadaşa olan öfkenin dile getirildiğini düşünmek olası, ama pek tabi ki durum bu değil. Sayın okuyucu burada en basit ifadesi ile "a.k."nin realite ile birleşmesi söz konusu. Ortada bir dram var. Şöyle ki küfrü dile getiren kişi karşısındakine "Bak arkadaş ben de farkındayım bir erkek olduğunun, lakin ah sen kız olsaydın da ben sana olan öfkemi ortalık yere dökseydim." Ne kadar naif değil mi dostlar?
İlk başlangıçta basit bir "a.k" ile başlayan askerdeki küfür yolcuğunun türev küfürlerle be hale gelebileceğini gördüğümüz bu yazının sonuna geldik.
Sözün özü, "Ne askerlikmiş a.k.!"
İlk zamanlar "a.k." daha çok sinirlenilen kişilere karşı olan öfkenin dışavurumunu temsil eder. Bu noktada küfür, gündelik yaşamın bir paçası değil, hayata lezzet katan ufak zevkler kategorisindedir. TSK'nın daha önce de belirttiğim gibi her anlamda "taşı delebilecek" bu gücü durdurmak için yegane silahı olan şapın er vücüdundaki oranı arttıkça, vücudun şu an dile getirilmeyen, ama okuyan herkesçe anlaşılan bu uzvu üre yoğun sarı renk atıklar atmaktan başka bir işe yaramaz hale gelir. Bu durum kişilerin küfretme iştahını pekiştirir ve hemen herkesin bir yerlere, bir şeyler "koyma" yoluyla kaynaşma hissinde tarifi mümkün olmayasıca bir coşma sağlar. Ağızlara gittikçe pelesenk olan "a.k.", komünal yaşam ortamında herkes arasında gittikçe yaygınlaşır.
Bu noktadan sonra "a.k." öfke dışavurumu özelliğini yavaş yavaş yitirir. Artık kendisi sadece öfkeyi değil, hemen her durumun ifadesi için de kullanılabilir hale gelir. Örneğin, "Bu ne sıcak a.k.!". Artık küfür, düzenli yapılan bir alışkanlık kategorisindedir. Henüz icra edilen koyma eylemine nesne ya da öznenin kendisi ciddi bir miktar tutmaz. Bir konuşma içinde 2-3 kere ifade edildiğinden, etraftaki yıllanmış küfürbazlarca ilk kez "milli" olmuş gencin skor sevinci gibi görülür. "a.k." asker yaşamının ayrılmaz bir parçası haline gelmemiş olsa da, tehlike artık hiç olmadığı kadar yakındır.
"a.k."nin asker hayatındaki dönüm noktası, ifade ederken farkındalığın ortadan kaybolmasıyla başlar. Bundan önceki fazı kendi kendinize farkedebilirken, bu fazda işler rayından çıkar. Artık neyi nereye koyduğunuzun farkına varamayacak hale gelirsiniz. Cümleye başlarken, ortasında, sonunda artık cümlenin gelişi ya da gidişinde nereye uygunsa, orada bir koyma eylemi icra edip cümleye öyle devam edersiniz. Dilbilgisi kurallarına göre cümlede her daim bir yüklem, bir de özne bulunur. Ama artık sizin için ikinci bir eylem daha bulunur. Artık küfür hayatınızın(en azından askerlik yaşantınızın) ayrılmaz bir parçası haline gelir ki, "koyma" eylemi, sizin eyleminizmiş gibi düşünmek olasıdır.
Hayatın içinden, rutin bir olay haline dönüştükten sonra hadise bir klasik olarak yarışa döner. Farkında olmadan yapılan bir yarışa. Artık çevrenizdeki herkes, hemen her durumu olabildiğince çok "a.k." icra ederek anlatmaya başlar. Olay öyle bir noktaya varır ki, hiçbir muhabbet bu ikili olmadan yürüyemez hale gelir. Ara sıra beyniniz gerçek hayatla, yani "siville" bağlantı kurunca, "bir şeyi bu kadar çok koymaya bir insan ömrü yeter mi acaba?" gibisinden saçma soruları kendinize sorarkan bulmanız olasıdır(Evet askerde saçma sapan şeyler düşünmek için yeterince zaman var, zaten yazının başlığı da böyle bir düşünme sonrası peyda oldu).
Bu fenomenin burada bittiğini sananlar için kötü haber, henüz bitmedi. Biliyorum hayattan soğudunuz, ama cidden burada bitmiyor ne yazık ki.Son safhada benim adına türev küfür dediğim, küfürden küfür devşirmek yoluyla oluşan üst düzey küfretme aşamasına geçiş başlar. Bu aşamaya geçmek için minimum 250 günlük asker olmak gerektiğinden, kısa dönemlerden bu tarz yaratıcı kişiler çıkmaz. Aslında mesele yokluktan kaynaklanır. Nasıl ki en güzel aşk şarkıları, şiirleri ortada bir sevgili olmaması durumundan çıkıyorsa, bunda da benzer bir durum söz konusu olur.
Biliyorum başta söyledim ama yinelememde fayda var. Bu kısımdan sonra cidden ağır küfür var... Uyarmadı demeyin.
Türev küfürün derinliği, etkisi tamamen yaratıcısına bağlıdır. Ben basitten ağıra iki tane örnekle durumu anlatmaya çalışacağım. Artık kim ne kadar anlarsa.(Niye anlar orası da ayrı mesele tabi)
Örnek 1:
"Ya......ın kurma kolu!"
Şair burada, karşısındaki bireyi kendisiyle bir potada eritmiş ve kendisine "sen aslında benim sağ elimden başkası değilsin, neden kendini ayrı bir birey olarak görme cürretini gösteriyorsun ki" şeklindeki serzenişini daha yalın bir ifade ile dile getirmiştir.
Örnek 2:
"Aınmıı skiimitğin yraağrı"
Yapılan bir araştırmaya göre, insan beyni kelimelerin ilk ve son harfi doğru olduğu sürece aradaki harf dizilimi hatalı olsa da kelimeleri sorunsuz okuyabiliyormuş. Bu vesile ile deneyin doğrulamasını da yapmış oluruz. Okuyamıyorsanız da yormayın kendinizi.
Şimdi burada hermafrodit bir arkadaşa olan öfkenin dile getirildiğini düşünmek olası, ama pek tabi ki durum bu değil. Sayın okuyucu burada en basit ifadesi ile "a.k."nin realite ile birleşmesi söz konusu. Ortada bir dram var. Şöyle ki küfrü dile getiren kişi karşısındakine "Bak arkadaş ben de farkındayım bir erkek olduğunun, lakin ah sen kız olsaydın da ben sana olan öfkemi ortalık yere dökseydim." Ne kadar naif değil mi dostlar?
İlk başlangıçta basit bir "a.k" ile başlayan askerdeki küfür yolcuğunun türev küfürlerle be hale gelebileceğini gördüğümüz bu yazının sonuna geldik.
Sözün özü, "Ne askerlikmiş a.k.!"
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Varsa bir diyeceğiniz, buradan buyurun.